23 Ekim 2009 Cuma

Atatürk hakkında belki hiçbiryerde duymadıklarınız...




Bir şeyi veya bir insanı sevebilmek için onu anlamanız ve tanımanız lazımdır. Bunu yapabilmenin yolu da onu öğrenmeden geçer. O yüzden bende sizlere belki şimdiye kadar Atatürk hakkında hiç okumadığınız özelliklerini ve yaşanmış olayları paylaşmak istiyorum.

Bir geometri kitabı yazdığını ve bu yazdığı kitapla üçgen, açı, dikdörtgen gibi 48 tane geometri teriminin (Türkçe) isim babasının Mustafa Kemal olduğunu biliyor muydunuz.

Bir röportajda “Birleşmiş Milletlere üye olmayı düşünüyor musunuz?” diye sorulur. Atatürk: “Şartlarımızı koyarız, kabullerine bağlı. Biz müracaat etmeyiz üye olmak için. Davet gelirse düşünürüz”. BM yasasını değiştirir ve ilk davet edilen ülke biz oluruz.

Yıl 1938, General McArthur’un en zor, en problemli, en burhanlı dönemi. Birden çok sıkılır ve yanında duran yüz yirmiden fazla kişiye döner ve aynen şöyle der: “Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal’i görmek için neler vermezdim”

Yıl 2000, ABD Başkanı’nın milenyum mesajından bir alıntı: “Bugün milenyumun hiç şüphe yoktur ki tek devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk’tür. Çünkü o yılın değil asrın lideri olabilmeyi başarmış tek liderdir.”

Yıl 1938, Ata’nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiir’den alıntı: “Allah bir ülkeye yardım etmek isterse onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir.”

Kurtuluş Savaşında rütbe alan birçok kadın askerlerimiz var. Ama dünya tarihine geçen tek bir üsteğmenimiz var; 700 erkek, 43 kadından oluşan bir müfrezenin reiseliğini bizzat Atatürk tarafından atanmış Üsteğmen Kara Fatma.

Atatürk çiçeği’nin adını, çiçeği bulan Wanderbit Üniversitesi profesörlerinden doktor Kirk Landın’ın koyduğunu ve bu çiçeğin tüm dünyada bu isimle üretilip satıldığını.

Yunan başkomutanı Trikopis’in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina’daki Türk Büyükelçiliğine giderek, Atatürk’ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu.

‘Mimber’ adında bir gazete çıkarttığını ve 52 sayı yayımlanan gazetede ilk defa sansür kelimesi geçtiğini.

Yıl 1996, Haiti Cumhurbaşkanı vasiyetinde mezar taşına yazılmasını istediği metni bırakmıştır. Diyor ki: “ Bütün ömrüm boyunca Türkiye’nin lideri Mustafa Kemal Atatürk’ü anlamış ve uygulamış olmaktan dolayı mutlu öldüm.”

Yıl 2005, Amerika’nın en ünlü ekonomistlerinden birisi olan Mr. Johns’un önerisi “Türkiye ekonomiyle savaşta bir tek Atatürk’ü örnek alsın yeter.”

Yıl 1976, UNESCO üyelerine bir öneriyle gelir. Öneri paketindeki bir cümleyi sizlere okumak istiyorum. Diyor ki “Bu gün UNESCU’nun üzerinde çalıştığı bütün projelerin isim babası Mustafa Kemal’dir.” Öneri nedir? Öneri ise onun doğumunun yüzüncü yılında, 152 üyesi vardı UNESCO’nun 152 ülkenin devletleri aynı anda kutlasın önerisidir. Birden İsveç delegesi ayağa kalkar ve şöyle söyler: Ne yani dünyada bu kadar devlet adamı var hepsinin doğum gününü böyle kutlayacak mıyız?” şeklinde kinayeli sözlerine, Rus delegesi ayağa fırlar yumruğunu masaya vurur ve 152 ülkenin delegelerine aynen şöyle söyler; “Genç delege arkadaşım hatırlatmak isterim ki ATATÜRK öyle dünyadaki herhangi bir lider değildir, bırakın onu bir yıl anmayı, her ülke her problemimizde çare olarak aramalıyız.” Sonra nemi olur? UNESCO tarihinde ilk ve tekdir hiç negatif oy yok, hiç çekimser oy yok, 152 ülke ülke şu metne imza atar; hani İsveç delegesi demişti ya “ne yani” diye. O İsveç delegesi bu imzanın atıldığı gün mikrofona gelir ve aynen şunları söyler; “Bem ATATÜRK’ü inceledim bütün ülkelerden özür diliyor ilk imzayı ben atıyorum” diyecektir.

İngiliz kralı VIII. Edward İstanbul’a Atatürk’ü ziyarete geldiği zaman, Atatürk kendisine bir akşam ziyafeti vermişti. Ziyafetten önce, -“Bana İngiltere sarayında verilen ziyafetler ne şekilde olur, onu bilen birisini, yahut bir aşçı bulunuz!... dedi. Ve nihayet bu sofra merasimini bilen bir zattan öğrenerek sofrayı o şekilde düzene koydular… Akşam kral sofraya oturunca kendisini kral sarayında zannederek memnun oldu. Atatürk’e dönerek: “Sizi tebrik eder ve teşekkür ederim. Kendimi İngiltere’de zannettim” diyerek memnuniyetini bildirdi. Sofraya hep Türk garsonlar hizmet etmekte idi. Bunlardan bir tanesi heyecanlanarak, elindeki büyük bir tabakla birdenbire yere yuvarlandı. Misafirler utançlarından kıpkırmızı kesildiler. Fakat Atatürk Kral’a: - ‘Bu millete her şeyi öğrettim, fakat uşaklığı öğretemedim!” dedi. Bütün sofradakiler Atatürk’ün bu sözlerine hayran oldular. Atatürk garsona da “vazifene devam et” emrini verdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder